Âdem (as) ile başlayan insanlık tarihi eğitim ve öğretim sürecinin de tarihidir. Bütün peygamberler vahiy kaynaklı eğitimci ve öğretmendir. Eğitim “eğmek” fiilinden türemiştir. Kültürel boyutta “insanın bir konuda ikna edilmesidir.” Istılah da ise “arzu edilen doğrultuda, insanın yetiştirilmesi sürecidir.” Kullanımı terk edilen “mürebbi-terbiye” kelimesi ise; eğitim ve öğretim ile ilgili bütün faaliyetleri kapsar.
Şimdi öğretmenler “mürebbi” değil yani hem eğiten hem de öğreten değil yalnızca; öğretendir. Yedinci sınıfa giden çocuğumun veli toplantısına katılmıştım. Sınıf öğretmeni “çocukların çok erken yaşta kozmetikle tanıştıklarını, uygun olmayan tarzda giyindiklerini ve annelerin bu konuda önlem almalarını söylüyordu.” Söz alıp “çocuklar için öğretmenlerin bir model olduğunu, cinselliğini bütün şuhluğuyla ön plana çıkaran öğretmenlerin var olduğu öğrenim sisteminde öğrencilerin nasıl bunlardan uzak durabileceklerini söylemiştim.” Öğretmenler; eğitim ve öğretim niteliklerine sahip olmalıdır.
Tornadan çıkan bir öğrenci yerine, düşünen ve tercih eden nesil elbette önemlidir. Bunun için öğretmen kadar müfredatta önemlidir. Müfredatın doldurulması ise nitelikli ve erdemli eğitim ve öğretim elamanları ile mümkün olacaktır. Aksini söylemek anlamsızdır.
Hükümetin yeni öğrenim modeli “yetmez ama evet” sloganı ile ifade edilebilir. Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin (sav) hayatının seçmeli ders olarak müfredatta yer alması şüphesiz ki önemlidir. Sağduyulu olan herkes ilgili yasaya sevindi. Osmanlı İslam devletinin ve İslam medeniyetinin bakiyesi olan bu millet; elinden alınan veya kaybettiğinin yüzde biri bile olmayan bu değerini bulunca sevindiğinin farkında olmalıdır.
Bu konuda bir zihin jimnastiği yapalım. İmanın ve İslam’ın kaynağı olan Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin hayatı nasıl seçmeli olabilir ki? Kitap ve sünnet İslam’ın asli kaynakları değil mi? Yani bir insanın mümin ve Müslüman olabilmesi için; Kitap ve sünnet eşliğinde bir eğitim-öğretim ve davranış biçimine ihtiyacı olması gerekmez mi? Şayet bir insanın hayatında; Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberin hayatı, bilgi ve davranış biçimi olarak rol almıyorsa, o insanın sağlıklı bir mümin ve Müslüman olduğundan nasıl bahsedilebilinir?
Dün bu derslerin seçmelisi de yoktu diyebilirsiniz. Haklısınız ama biz beyin jimnastiği yaptık. 1839 yılından beri eğitim ve öğretimde zikzaklar var olagelmiştir. Medreseler ve mektepler. Bir türlü milli olamamıştır. 1924 yılında ilkokullar için hazırlanan ders programında haftada iki saat Kur’an dersine yer verilmiş. 1926 yılında ise Kur’an eğitimi çıkarılarak sadece din eğitimine yer verilmiş ve süresi bir saate indirilmiş. Din dersleri 1930 yılında şehir, 1939 yılında da köy ilkokulları programından kaldırılmıştır. Ayrıca din dersleri 1924 yılında lise, 1927 yılında ise ortaokul programlarından kaldırılmıştır.
Din derslerine; 1949 yılında ilkokul, 1956 ortaokul ve 1967 yılında ise liselerde seçmeli olarak bir saat süreyle yer verilmiştir. 1990 yılında ise “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi olarak haftada bir saat zorunlu tutulmuştur.
Şimdi. Mükemmelin üst sınırı yoktur. Ona ulaşmak ümidiyle…
Furkan Yılmaz