Laiklik sözlük anlamı olarak “1. Laik olma durumu, laisizm. 2. huk. Devlet ile din işlerinin ayrılığı, devletin, din ve vicdan özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından yansız olması, laisizm”

Bizlere laikliği överlerken hep ikinci tanımı öne çıkardılar. Devlet tüm dinlere eşit mesafede olacak, şahıslar dini kuralları uygularken (bu da tabii devlete dokunmayacak, şahsi dünyasındaki uyguladığı kurallar) devlet onların önünü açacak, onların dinini yaşamasında yardımcı olacaktı. Devletin işleyiş kuralları hiçbir dine ait olmayan, insanların koyduğu kurallar olacaktı; son dediğimiz gerçekleştirildi.

Fransız Devrimi denen azgınlığın sonucunda hâ şâ Tanrı’yı yeryüzünden kovma, gökyüzüne çekilmesini sağlama işi laiklik kavramıyla tarif edildi.

Yaşadığımız coğrafyadaki uygulamaları, anlamlandırması ve zorlanan uygulaması da şu şekilde oldu ve oluyor. Laik insan, gündelik hayatını yaşarken hiçbir dinin izi, sözü, davranışı, iması ve uygulaması üzerinde görülmez, duyulmaz. (Buradaki din kavramı da anlaşılacağı üzere yalnızca İslam’a tekabül etmektedir.)

Müslüman bir insan nasıl bunu başaracak? Olmaz ya…Hadi namazını cemaat sevabından feragat ederek gizlice yalnız kıldı. Oruçlu da yemek yiyenleri rahatsız etmeden sofradan kaçtı. Zekat ve sadakasını zaten gizli veriyor. Haram olan yiyecek içecekleri de yemek içmemek için ortamlarda bir şekilde kendini kaybettirdi. Besmelesini gizli çekti. Kur’an-ı Kerim’i de bir odaya kapanıp okudu.

Bunları her seferinde yaptı diyelim… Ama toplumsal ilişkilerde İslam’a uygun davranmak isteyen insan bundan nasıl kaçacak, nasıl laikliğe uygun davranacak?

Cevabı ise Müslüman insan ya Müslümanlıkla laikliğin bir arada olamayacağını kabul edecek ve hayatını ona göre yaşayacak ya da bukalemun gibi renkten renge girecek… Bunun sonucunda da Allah bilir ya elde Müslümanlık gidecek sadece laiklik kalacak…

Ülkemizde iyi ve nezih gördüğümüz neredeyse bütün gelenek ve göreneklerimiz İslami referanslı, özellikle Peygamberimiz’in (SAV) sünnetleri referanslı. Kaynağını bilmeden yaptığımız ya da yapmadığımız o kadar çok sünnet uygulamaları var ki…

Bu uygulamalardan, yanlış bir şekilde çok küçük ayrıntı olarak gördüğümüz de var uygulanması olmazsa olmaz olanlar da var.

Mesela, Peygamberimizin (SAV) bir tırnak kesme sünnetinin arka planında çok önemli davranış şekilleri var.

Ev ziyaretlerinde kapı çalmanın, tırnak kesmenin, sokakta yürümenin, su içmenin, yemek yemenin, selamlaşmanın, tokalaşmanın-musafaha etmenin, tuvalete gitmenin, banyo yapmanın, bir arada oturmanın, hatta yatakta yatıp uyumanın kurallarını demeyelim de edebini, terbiyesini öğreten İslam dini Müslüman tarafından yaşandığında nasıl bunu üzerinde göstermeyecek, nasıl laik olacak? Ya hiçbir insanla görüşmeden dağın başında yaşayacak ya gizli kapaklı şahsiyetsiz bir şekilde yaşayacak, ya da göğsünü gere gere, iftihar ederek bu güzellikleri diğer insanlara da öğreterek yaşayacak. Biz nasıl yaşayacağız? Bu soru önemli, zira tercihlerimiz ve istikametimiz ötede karşımıza mutlaka çıkacak

Ali Kamil Yazıcı