Nebevi medeniyet çizgisi ve yaşam tarzının en belirgin özelliklerinden biri “Halvet”in meşru olmayışıdır. Buna karşın günah kültürünün egemen olduğu medeniyet ve yaşam alanında “Halvet”; tahrik edici bir şekilde toplumun gündeminde tutulmaktadır.
Halvet: yabancı bir erkekle bayanın üçüncü bir kişinin olmadığı, kapalı ve tenha yerlerde yalnız baş başa kalmasıdır. Fıkıhta halvet, aralarında devamlı evlenme engeli bulunmayan bir erkekle bir kadının bir yerde baş başa kalmaları olarak ifade edilmektedir.
Türk hamam kültüründe, hamamın en sıcak olan bölümüne de, halvet adı verilir.
Bu konuda, Hz. Peygamber’den çeşitli hadisler nakledilmiştir: “Dikkat ediniz, hiç bir erkek yabancı bir kadınla yalnız başına kalmaz ki, üçüncüleri şeytan olmasın. Size cemaatle olmayı tavsiye eder, ayrılıktan sakındırırım. Şüphesiz şeytan tek kalan kimse ile beraber olup, iki kişiden uzaktır” (Müslim, Hac, 424; Tirmizî, Radâ’,16, Fiten, 7).
“Hiç bir erkek yabancı bir kadınla, yalnız baş başa kalmasın ve hiç bir kadın da mahremi olmaksızın yolculuğa çıkmasın.” Bunun üzerine bir adam ayağa kalktı ve şöyle dedi: Ey Allah’ın elçisi, ben falanca gazveye katılmak için yazıldım. Karım hac için yolculuğa çıktı. Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:
“Git, sen de hanımınla birlikte haccet” (Buhârî, Nikâh,111; Cihâd, 140,181; Müslim, Hac, 424). ”
Bu nebevi öğretiler, vahyin bir bütün olarak egemen olduğu ve İslam’ın bir yaşam biçimi olarak kabul edildiği coğrafyada insanlardan talep edilmektedir. Öyleyse halvet; değil seküler veya nebevi olmayan toplumlarda, İslam hukukunun egemen olduğu toplumlarda dahi “üçüncüleri şeytan olan” bir yaşamı ve nikâhsızlığı beraberinde getirecektir.
İşte bütün bunlar; birbirine yabancı erkek ve kadınlardan oluşan meclisler, sohbetler, beraber oturup kalkmalar, eğlenmelerin, iffet ruhu ve karakteriyle bağdaşmadığını göstermektedir. Erkek ve kadınların ibadet yerlerinde dahi birbirine karışmasına müsaade etmeyen semavi inanç, onları başka yerlerde, başka meclis ve sohbet mahallerinde gelişigüzel beraber olmalarına, birbiriyle içli dışlı olup ülfet peyda etmelerine izin vermez. Çünkü bu ortamlarda nebevi deyimle “şeytan, insanoğluna (damarlardaki) kan gibi nüfuz eder.”
“Üçüncünün şeytan olması ve şeytanın, damarlardaki kan gibi insanı etkilemesi.” Çok ciddi psikolojik ve fizyolojik bir tespittir. Halvet ve benzeri ortamlarda bayan ve erkeğin hangi haleti ruhiye içerisinde olabileceklerinin anlatım halidir bu.
Şeytan ve kan benzetmesi bu açıdan çok ilginçtir. Kan bireyin vücudunun her yerinde bulunur. Olmadığı yer yoktur. Onun olmadığı yerde canlılık belirtirside olmaz.  Böylece kan en büyük ve küçük kılcal damarlarla dolaşarak, insanın sevk ve idaresinde önemli rol alır. Varlığını hissettirir.
Halvet ortamlarında da şehvet duygusu bu şekilde, şeytan ve nefis tarafından harekete geçirilir. İnsanın metobilizması şeytanın etki alanına girer. Kalbin (vicdanın) yerini akıl, his ve faydacılık alır. Böylece bireyler bu baskın hal karşısında dayanılmaz bir hal içinde kalır. Buzun sıfır derecede çözüldüğü gibi çözülür insan. Ve nikâhsız birlikteliğin kapısı aralanmış olur.
Halvet haline bireyin ilmi ve ruhi boyutu, cesareti ve kahramanlığı karşı koymada yeterli olamaz. Tarih o ortamda bulunan insanların şeytana ve nefislerine yenik düştüklerinden haber verir hep. Savaş meydanlarının kahramanları, bu sahadan hep yenik ayrılmışlardır.
Çünkü şeytan,
cinsellik silahını
ustaca ve hünerli
bir şekilde kullanmayı bilmiştir.

Furkan Yılmaz