İLK KUTSAL
Şüphesiz ki ibadetler arasında bir tercihe ya da üstünlük tartışmasına girmek anlamsız olacaktır. Ancak İslami emirlerin bireysel ve toplumsal oluş kapsamı konuşulabilir. Bu anlamda haccın ümmet bazında ilk ve toplumsal bir boyut olarak öne çıktığını söyleyebiliriz. Yani Hacc insanlığın ilk kutsalıdır. Çünkü yeryüzünde Adem’in (a) ilk pratiği bir Beyt inşasıdır. “Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka’be)dir. (3/96) Bu beyt insanlığa fiziki bir sığınaktan daha çok ziyaret edilmek maksadıyla Allah’ın evi “Beytullah” olarak inşa edilmiştir.
Nuh (a) tufanı ile birlikte; bir ara fetret devri süreci yaşayan ve edilgen bir durumda bulunan Kabe; İbrahim peygamberle birlikte insanlığın gündeminde daha aktif bir şekilde rol almıştır. “İnsanları hacca davet et” (Hac/27) aslında bu davetin yalnızca İbrahim peygamberle başladığını söylemek pek doğru olmayacaktır. Çünkü Kabe’nin ilk inşası Adem (a) tarafından yapılmıştır. Öyleyse haccın varlık sebebi kutsal bir mekandır. Bu ise Kabe’dir. (fetret devrinde ise Mescid-i Aksa olması mümkündür. Çünkü “çevresini mübarek kıldığımız” hitabı ile onere edilmiştir.) Kâbe’yi ziyaret ve Kâbe olmaksızın Hacc yapılamıyorsa; Beytullah’ın inşası ile birlikte Hac davetinin başladığını ve bu çağrıyı İbrahim’den (a) önceki diğer peygamberlerin yaptığını da söylemek mümkün olacaktır.
HACC SADECE TAVAF DEĞİLDİR
Mebrur bir hacc yalnızca Kabe’yi tavafla tamamlanmaz. Ve hacc sadece Kabe’yi tavaf değildir. Arafat ve ihram Haccın olmazsa olmazlarındandır. Diğer tamamlayıcı unsurlar “Haccın menasiklerini benden alınız” nebevi (a) çağırısıyla kendini bulur. Tevhid, tekbir ve Tesbih. Namaz, oruç ve kurban. Tebessüm, güzel söz ve erdemli hal. Sadaka, zekat ve infak. Tesettür, edep ve haya. Vakfe, sabır, sebat ve ecir. İyiliği emretmek, kötülükten nehyetmek ve şeytanı taşlamak. Remel, tavaf, say ve cihad. Bu anlamda hacc içerisinde bir müminin hayatı boyunca yükümlü olduğu İslami davranış biçimlerinin (niyet, söz ve amel) tamamını içerisinde barındırır. Diğer bir ifade ile akide, ibadet ve muamelat yoğun hayatın örneğidir hacc. Ve evsahibi Allah (cc) olan eve misafir olmaktır Hacc; “Hac ve Umre yapanlar Allah’ın misafirleridir. O’ndan bir şey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder. ” (İbn Mâce, Menâsik)
HACC YEREL DEĞİL EVRENSELDİR
Tarih, toplum ve felsefe hepsi bir arada. Birey, aile-kabile ve kavim hepsi orada. Dil, renk ve insan birlikte. Cemaat, fırka ve mezhep aynı safta. Sınıfların, sınırların, flama ve bayrakların bir olduğu zaman. Etnik dilin önemsizleştiği beden dilinin muhabbete dönüştüğü mekan. Dünyevi değerlerin sıfır ile çarpıldığı ve her şeyin ona yöneldiği evrensel kimlik; Hacc.
Kur’an ve sünnet diliyle; namaz, oruç ve zekatın muhatapları hep iman edenler olmuştur. Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde; “namazı kılınız ve zekâtı veriniz, oruç size farz kılındı” buyurulur; “Ey iman edenler!.. Sizden evvelki (ümmet)lere yazıldığı gibi, sizin üzerinize de oruç yazıldı (farz kılındı). Ta ki, korunasınız”(2/183) “Şüphesiz namaz, müminlere, vakitle belirlenmiş olarak farz kılınmıştır”(4/103).
“Namazı kılın, zekâtı verin ve Allah’a samimiyetle bağlanın. O, sizin mevlânızdır. O, ne güzel mevlâ ve ne güzel yardımcıdır”(22/78) bu örneklerde görüldüğü üzere muhatap dili “ey iman edenlerdir”
Ancak Hacc ile ilgili hitaplara bakıldığında muhataplar yalnızca“ey iman edenler” değil “Nas” bütün insanlardır; “Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan (Ka’be)dir. (3/96) “Hatırla o zamanı ki, biz Beytullah’ı insanlar için sevap kazanmaya yönelik bir toplantı yeri ve güvenli bir sığınak yaptık”(2/125) “İnsanları hacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çeşitli vasıtalarla sana varsınlar”(22/27)
Çünkü namaz, oruç ve zekat hidayete erenlerin davranış biçimidir. Yaşam tarzıdır. Kabe diğer ifade ile hacc eylemi ise hidayete ermiş ve hidayete erecek “bütün insanlar (alemler) için hidayet” bir kaynaktır. Bir çağrıdır. Diğer bir ifade ile Kabe’ye (hacca) çağrı Adem’in (a) çocuklarına yapılmaktadır.
Hacc insanlığı hidayete erdirecek bütün argümanları bünyesinde barındırmaktadır. Sadece İbrahim (a) ve soyunun değil, şeytan ve çocuklarının da rol aldığı bir alandır. Kıyam alanıdır. Çatışma alanıdır. Ahretin bir provasıdır. Bu anlamda; yerel değil evrenseldir.
GÜCÜ YETEN HERKES
İman eden ve oraya varma imkânını elde edebilen herkes zorunludur; hacc etmeye. Çünkü iman etmek sorumlu olmaktır. Bu anlamda “Oraya gitmeye gücü yeten herkese, Allah için Kâbe’yi ziyaret edip haccetmek farzdır” (3/97) fakat insanların gündeminde Haccın öncelik derecesi ne olmalıdır. Yani hacca gücü yeten hemen gitmelimi yoksa erteleyebilir mi? Fıkıhın diliyle; Fevri (hemen) ertelemek (ömri) Oluşu:
Ebû Hanife, Ebû Yûsuf, iki görüşten tercih edilende Mâlikîler ve Hanbelîlere göre, hac fevrîdir. Yani mükellef, gerekli şartları taşıdığı ilk yılda haccını yapmalıdır. Haccı, yıllar boyunca geciktirirse fâsık olur ve şahitliği reddedilir. Çünkü haccı ertelemek küçük ma’siyettir. Bunda ısrar etmek kişiyi fıska götürür. Böyle bir kimse hac yapmadan malı telef olsa, borç para alıp haccetmesi hâlinde, ilâhî mağfirete nail olacağı umulur. Haccın geciktirilmeden ifasına, hacla ilgili ayetler delâlet “Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın” (2/196) ettiği gibi, şu hadisler de bunu destekler: “Hac yapmakta acele ediniz. Çünkü sizden biriniz ölümün kendisine ne zaman geleceğini bilmez” (Ebû Davûd, Menasik) “Bir kimseyi hastalık, açık bir ihtiyaç, bir sıkıntı veya zalim bir sultan alıkoymaksızın hac yapmazsa; ister Yahudi, isterse Hrıstiyan olarak ölsün”(eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV)
Haccın ifasını ömri olarakta kabul eden fakihler vardır. Anın vacibi neyi gerektiriyorsa o yapılabilir. Ancak şeytanın Adem’e secde et emrine karşın “ben ateşten yaratıldım Adem ise topraktan” diyerek, üstünlük taslaması ve secde etmemesi ile birlikte yaktığı ırkçılık ateşi; Fransız devrimiyle beraber daha da alevlenmiştir. Ve başta İslam coğrafyası olmak üzere yeryüzünü kasıp kavurmaktadır. Bu fitnenin ve günahın panzehiri ise hac’dır. Üstünlüğün takvada olduğu inancının ete kemiğe bürünmesi ve ümmet bilincinin yeniden egemen olması için; Hacc anlaşılmalıdır.
Gücü yeten herkes Hacc alanını ve gidiş yollarını günahlardan temizleme kavgasını vererek; Allah için Kâbe’yi ziyaret etmelidir.
Furkan YILMAZ