Küçümsenmeyecek büyüklükte veya ölçekte bir kütüphanem var. İçerisinde temel islami kaynak kitapları olmak üzere, tarih ve sosyoloji kitapları, irili ufaklı birçok kitabın yanı sıra kitaplığımın bir bölüm İngilizce ve bir bölümünde Osmanlıca kitaplar bulunmaktadır.

Kitaplarım… Kütüphaneyi küçümsemek öyle mi!  Hayır ne mümkün! Türkiye’de kitap okuma oranlarını, gazete ve dergi okuma oranlarını dikkate aldığımızda; kütüphaneli ev demek gökteki yıldızlar demektir. Şimdilerde evlerin duvarlarını daha çok LCD televizyonlar süslüyor. Kitaplar değil. Eskiden yani çok uzak değil 80’li yıllarda ev/oda vitrinlerinin hiç olmasa bir rafını ciltli kitaplar kaplıyordu. Okunmasa da veya çocuklar büyüyünce okurlar diye.  Ama olmadı çocuklar büyüdüler büyükleri gibi okumadılar. Ellerine kitap yerine interneti aldılar. Eve gelen misafirlerde kitaplara hiç yüz vermediler. Ellerine alıp bakmadılar tozları bulaşır diye. Koklamadılar çünkü parfüm kokmuyordu. Hapsedilmişti onlar vitrinlere. Sonra evin hanımları insafa geldi ve onları hapis hayatından kurtardı. İyilik olsun diye bina görevlilerine verdiler. Yak, sat ya da birine ver diye. Ama o kitaplar geleceği aydınlatma yerine kalorifer dairelerini aydınlattı. Odaları ısıttı ama gönülleri yaktı.

Kitap yakan Moğollar, kütüphane yıkan haçlılar, harf devrimi yapanlar, Saraybosna’da ki Milli kütüphaneyi bombalayan Sırplar; toplumları kitapsız bıraktılar. Acaba şimdi onlar aynı gaddarlığı yaparlar mı yoksa insanları Facebookla mı tanıştırırlardı.  Hiçbir mesaj vermeyen; Allah, ahlak ve çevre bilinci taşımayan; bayağı adi cinsellik kokan Tv. Dizileriyle hemhal mı ederlerdi. Kızları/kadınları din ve tarih karşıtı, şehveti kamçılayan modayla; erkekleri futbol aşkıyla sarhoş mu yaparlardı!

Önce Allah insanlığa kitap gönderdi. Sonra insanlar/yazarlar kitap yazdı. Tüm kitaplarda o eksende yazılmalıydı. Öyleyse kitapsız olmazdı. Medeniyetler / uygarlıklar onun üzerine inşa edildi. Tarih kitaplarla yazıldı. Gelecekte kalem, harf, cümle ve satırlar üzerine kurulacak; aydınlık gelecek kitapların aydınlattığı gelecek olacaktır.

Gül bahçesi. Güller… Sevgiliye takdim edilecek kırmızı gül için; iyi bir bahçıvana, temiz bir havaya, güzel bir toprağa ve organik gübreye ihtiyaç vardır. Ya kitap bahçesi oluşturabilmek için neye ihtiyaç var! Bazı belediyeler ili/ilçeyi şantiyeye çevirdik yollar kaldırımlar diye övünüyorlar. Kitap şantiyeleri ile öğünenler yok. Yollar önemli ama kalbe, gönüllere ve medeniyete götüren yollar yani kitaplı yollar yoksa; kaldırım taşlarının önemi ne ola ki!

Uzun bir süre evden uzak kalmıştım. Bir akşam eve dönerken şöyle dedim “bugün ben kitaplarımla yatsam” biliyorum onları beni özlemişlerdi. Beni uyutmazlardı. Ama ben onlarla yatmayı istedim.

Kitapsız olmuyordu; Allah ilk insana (Adem) kitap verdi. Son nebisi (sav) üstelik okuma yazma bilmiyordu, ona da kitap verdi. Ve bize de. Şehrin kütüphanelerinde değil, evlerimiz de mekanlarımızda daha ötesi kalplerimiz de bulunsun diye.

Ete kemiğe bürünsün, ses olsun, söz olsun, yasa olsun medeniyet olsun diye.

Kitaplarla yatmak istiyorum.

 

Not: 2016-2017 öğrenim dönemine ithafen.

YILMAZ ALTUNÖZ