Mirac Kültür Merkezi onursal başkanı araştırmacı-yazar Furkan Yılmaz  Kenya izlenimlerini bizlerle paylaştı. İnsan Hak ve Hürriyetleri Yardım Derneğinin (İHH) organize ettiği kurban faaliyetlerine gözlemci olarak katılan Furkan Yılmaz  “gözlemlerimle birlikte sorumluluklarımızın farkında olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.”

Ulaşım:

Kayseri-İstanbul-Doha (Katar)-Nairobi(Kenya) uçak yolculuğu sorunsuz bir şekilde gerçekleşmiştir. Nairobi-Garissa ve Dadaab kampını içeren 12 saatlik kara yolculuğu yine sorunsuz bir şekilde tamamlanmıştır. Ülke içi kara yolculuğunun gündüz yapılması güvenlik açısından tavsiye edilmektedir. Özellikle Garissa şehri ile Dadaab bölgesi arası yolculukların kesinlikle gündüz saatleri arasında ve arazi şartlarına uygun araçlarla yapılması önerilmektedir. Güvenlik sorunu ile birlikte, yolların arazi yolu olması, sık kullanılmaması ve herhangi bir sorun karşısında yardım alınamaması veya yardımın çok geç geleceği gerçeği ile mutlaka gündüz yolculuk yapılması gerekmektedir.

İklim:

Kıyıda tropikal, iç kesimde çöl iklimi hakim. Sıcak ancak bunaltıcı olmayan bir iklim. Sıcaklık ortalama 25 derce. Güneşin yakıcılığı var. Uzun kollu elbiseler giyilmeli ve baş güneşten korunmalıdır. Alışık olduğumuz Hijyenik bir ortam yok. Temizlik kültürü herhalde yaygın olmadığı için çevre kirli. Sivrisinek ve karasinekler çok miktarda var. Sineklerden korunmak içinde uzun giyilmeli. Dadaab’ta bulunduğumuz günlerde kısa süreli birkaç kez yağmur yağdı.

Konaklama:

Dadaab bölgesi (kampı) İHH’nın yerleşik olduğu kampta konaklanıldı. Yerleşke Dadaab’ın merkezinde, yerleşim birimleriyle (barakadan evler ve dükkânlar) iç içe bir yerde. Camiye ve diğer toplumsal mekânlara yakın bir alanda konuşlu. Temiz, şirin, hoş ve güzel bir mekân. Geri dönüş yolunda Nairobi’de bir gece otelde konaklanıldı.

Dadaab Bölgesi Sakinleri:

Edinilen bilgilere göre, Kamp bölgesini mülteciler oluşturmaktadır. İlk olarak 1991 yılında bölgeye mülteciler gelmişler. Ve en son 2011 içerisinde yoğun katılımlar olmuş. Bölge sakinleri Etopya, Sudan ve Somali’li göçmenlerden oluşmaktadır. Son gelenler Somali’li mülteciler. Halkın tamamı Müslüman. Dindar ve Şafii Mezhebine mensuplar. Kullanılan dil; Arapça, bölgesel dil ve İngilizce. İngilizce daha yaygın. Bölgede betonarme bina yok. 1990’lı yıllarda gelenler Sac ve ahşaptan yapılı, küçük çadır büyüklüğünde yerleşim birimlerinde oturmaktalar. Son gelenler bez çadırlarda ikamet etmekteler. Ayrıca Kenya hükümetinin kalıcı yapılaşmaya izin vermediği verilen bilgiler arasında.

Kurban Faaliyeti:

Kurbanlıklar o bölgeden temin edildi. Kurban olarak küçükbaş hayvanlar (keçi ve koyun) kesildi. Verilen bilgi kesilen hayvan sayısı 1500 + 500 = 2000 adet. Kesim işine tekbirler eşliğinde bizzat nezaret edildi. Başlangıç duası ekip tarafından topluca yapıldı. Kesim işi Dadaab halkından temin edilen kasaplar tarafından yapıldı. Ancak ekibimiz içerisinden vekâlet alanlarda kendi kurbanlarını kestiler.

Kesilen kurbanlar hisselere bölündükten sonra poşetlendi ve önceden belirlenen kamp sakinlerine götürüldü. Kamp sakinleri ile direkt temas kurulmuyor. Kamp liderleri (Şeyh, İmam) öncülüğünde, onların işareti ile et dağıtımı yapıldı. Bunların bir kısmı bizzat gözlemci gönüllüler tarafından gerçekleştirildi.

Durum tespiti:

Dadaab bölgesinin nüfusu 700.000 kişi olarak ifade edildi. Ataerkil bir aile yapısı var. Kabile hayatı varlığını sürdürüyor. 20 yıl öncesi gelen mülteciler baraka evlerden kasaba oluşturmuşlar. Aslında gelenler ülkelerine geri döneriz ümidiyle gelmişler ama dönememişler. Hala dönmeyi ümit edenler var.

Teknoloji yok, şehir yaşam algısı (medeniyet) yok. Çevre çöp ve atık yığınlarıyla dolu, temizlik anlayışı yok. Elektrik yok. Aydınlanma ve diğer ihtiyaçlar jeneratörler vasıtasıyla karşılanıyor. Jeneratörleri olmayanlar mum vd. araçları kullanıyor. Geceleri sokaklar karanlık. Sokak lambaları yok. Barakalardan oluşan kamp sakinlerinin oluşturduğu mahallelerde küçük çapta da olsa ticaret hayatı var. Bakkal, ayakkabıcı (terlik), terzi (el ile çevrilen basit dikiş makinesi), manav, hayvan ürünleri vb. cep telefonu kullanımı çok yaygın (ilginç).

Eğitim ve öğretim yerleri ağaç altları. Kitap, kağıt (defter) ve kalem yaygın değil. Yazma işlemini yaklaşık iki metre uzunluğunda 20 santim genişliğinde  “Luh” denilen tahta levha üzerine kömürden elde ettikleri mürekkep ile ağaç dalından divit bir çöp ile yazıyorlar.

Sağlık hizmetleri yok. Amaliyat vb. girişimler için en yakın Garissa şehrine gitmeleri gerekiyor. Ancak Kenya vatandaşı olamadıkları için sınır dışı edilir korkusuyla devletle temas kurmak istemiyorlar. (sağlık konusunda bu tür bir olay anlatıldı)

İhtiyaç boyutu:

Bölgeye Kenya hükümetinin bir yatırımı yok. Herkes kaderiyle baş başa bırakılmış. Yardım kuruluşları olarak Türkiye STK’ları hacrinde BM (UN) var. İslam ülkelerinden STK’lar görünmüyor. BM yalnızca bez çadırlar haricinde Pirinç ve patates yardımı yapıyor. 2001 yılına kadar Arabistan zenginlerinin bölgeyle ilgilendikleri ancak ABD / 11 Eylül olayları ile birlikte bölgeden çekildikleri ve bir daha gelmedikleri ifade edildi. Bu çerçevede bölgenin başta sosyo-psikolojik destek olmak üzere kültürel ve medeniyet algısı ve ekonomik her tülü yardıma ihtiyacı var. Yapısal ve kalıcı yerleşkeler gerekli. Bölge insanı yoksulluk nedeniyle sürekli el açan ve isteyen konumunda. Ezilmişlik psikolojisi ve yarın ne olacak acaba endişesi içerisinde geleceğe korku ile bakan bir toplum. Bu ise kişilik, kimlik ve onur (izzet) kayıbına yol açmakta.

Öneriler:

Konumuz insan; çocuklar, kadınlar ve yaşlılar. Ciddi anlamda her türlü yardıma muhtaç insanlar. Tabiî ki öncelikle gıda, barınma ve güvenlik, sonra gelecek sevincini yaşatacak altyapı yatırımları gerekli. Türkiye hem STK’lar olarak hem devlet olarak hem de iş adamları ile bölgede olmalıdır. İslam ülkeleri ile hem hükümet bazında hem de STK’lar ile ilişkiler kurularak Müslümanlar bölgede aktif hatta proaktif olmalıdır.

Öncelikle kadınlara yönelik el becerileri, dikiş nakış, örgü vb. yönelik halk eğitim merkezleri niteliğinde eğitim ve öğretim yerleri açılmalı. Erkekler için tarım, hayvancılık ve çevreyi yönetme boyutlu bilgi ve beceriler kazandırılmalı. Sağlık alanında adımlar atılmalı. Bölgenin yaşam için zorunlu ihtiyaç duyduğu şeyler için küçük atölye tipi üretim işyerlerinin oluşması adına bölgeye İslam ülkelerinden iş adamlarının yönlendirilmelidir.

Bölgenin kısa zamanda kendi kendisine yeterli hale gelebilmesi için öğrenci kabulleri yapılmalı ve Türkiye’de okutulmalıdır. Tekrar bölgede istihdam edilmelidir. Belediyecilik hizmet anlayışı kazandırılmalıdır. Bölgeye medeniyet algısının kazandırılması ve uhuvvet için model aile uygulamasına geçilmelidir. Model aile; Türkiye’den çekirdek ailelerden gönüllü olanlar seçilerek en az bir yıllığına bölgede ikamet etmeleri. Ve her konuda model “üsve-i Hasene” bir tavır sergilemeleri. Böylece dönüşümün daha çabuk sürede sağlanması gerçekleşecektir.

Ancak bütün bunlar kalıcı değil geçici olabilir. Çünkü mültecilerin bulunduğu alan Dadaab sonuçta bir Kenya toprağı. Bir zaman sonra topraklarımı terk edin diyebilir. Kesin ve daha kalıcı çözüm başta Somali olmak üzere iç savaşa son verip, altyapı hazırlandıktan sonra mültecilerin yeniden geldikleri topraklara dönmelerini sağlanmalı, kendi ülkelerinde medeniyetin tesisi içim gerekli yardımlar yapılmalıdır.

Sonuç olarak:

Eğer Dadaab mültecilerine el uzatılmaz ve kaderleri ile baş başa bırakılacak olursa; yoksulluk, cehalet ve güvenlik, açlık endişe ve korku beraberinde kimliksiz bir toplumu getirecektir. Suç üreten bir topluluğa dönüşecektir. Bölge insanı yeniden köleliğin modern ağlarına düşecektir. Cinsellik sektörü ve uyuşturucu yaygınlaşacaktır. Organ ve insan kaçakçılığı önlenemez bir hal alması kaçınılmaz olacaktır.

Tarihin tespitidir ki; yoksulluğun ve korkunun açtığı kapıdan bütün kötülüklerin girmesi anbean söz konusudur.

Kenya Haritası:

T.C. Büyükelçiliği
Adres:Gigri Road, (Off Limuru Road), Nairobi
Telefon:( 254-2 ) 52 25 62
Faks:( 254-2 ) 52 27 78