Ey Kardeşim!

İmanın en asli değerlerinden biride peygamberlerin varlığıdır. Onların göze çarpan en önemli vasfı ise tebliğ eylemidir. İlahi kitapların ve tarihin şahadetiyle sabittir ki bütün peygamberlerin yaptığı ilk şey tebliğ faaliyetidir. Tebliğsiz hiçbir peygamber düşünülemez. Ve yine kitapların, peygamberlerin ve tarihin bize ulaştırdığı bir gerçek; bütün inananlarının, inandıkları ve yolunu takip ettikleri peygamberleri gibi dini insanlara tebliğ ettikleridir. İsa (as) havarileri buna bir örnek olduğu gibi son peygamber Hz. Muhammet’in (sav) sahabelerinin, işlerinden önce tebliğ faaliyetlerine öncelik verdikleri gökteki yıldızlar gibi aşikârdır. Sen de peygamberimizin (sav) bir bağlısı ve takipçisi olarak tebliğ rolünü üstlenmelisin. 

Ey Kardeşim!

İslam’ın tebliğcisi olduğu gibi bütün beşeri felsefe ve ideolojilerinde misyoner ve propagandacısı vardır. Ama tebliğci ile misyoner / propagandacı arasında fark vardır. Tebliğci bir Müslüman hal ehlidir. İnandığı değerlerini insanlara ulaştırırken söz, davranış biçimi ve yaşam tarzının birbirine uyumlu olduğunu görürsün. Bu hal onun imanının gereğidir. Aksi halde şu ilahi hitap maruz kalır: “Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (2/44) Tebliği üstlenen kardeşim, sen sakın kendini unutma.

Ey Kardeşim!

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et.”(16/125) Bu ayeti kerime bir tebliğcinin vasıflarını anlatmaktadır. Hikmet ve güzel öğüt: Bilgi, birikim, bilinç, tevekkül ve sabırdan oluşur. En güzel mücadele: Tatlı bir üslup, soylu bir davranış, cezbedici, akla ve mantığa uygun fikirlerdir. Bu donanımlara sahip olan kimseler en güzel şekilde Allah’ın (cc) dinini tebliğ görevini yerine getirir. Şimdi sen kendini yokla. Bu donanıma sahip misin? Değilse zaman kayıp etme. Çünkü ölüm uzakta değil, her an gelebilir! 

Ey Kardeşim!

Tebliğci gül bahçıvanıdır. Gül yetiştirir hem de O’nun (sav) hatırına kırmızı gül yetiştirir. O halde tebliğci toprak gibi olmalıdır. Ateş gibi değil. Gül yetiştirmek için toprak olmak, su olmak, güneş olmak hatta gübre olmak lazım gelirse, iyi bir Müslüman’ın yetişmesine vesile olmak içinde toprak olmak lazım. Toprak peygamberlerin harcını oluşturur, ateş ise şeytanın. Ateş; kin, nefret, garaz, haset ve düşmanlıktan oluşur. Toprak ise, rıfk, mütevazı, mülayim, muhabbet ve merhamet kaynağıdır. Gül kardeşim! Sen peygamberimize (sav) verilen Kevsersin. Tebliğini onunla sula ki mümbit (verimli) olsun. 

Ey Kardeşim!

Mübelliğin (tebliğci/davetçi) önüne birçok engel çıkacaktır. Yazın sayfiye yerleri, kışın sıcak odalar. Nefis ve rehavet arzusu. Korku ve endişe. Kadınlar ve erkekler. Evladu iyal. Çok kazanma ve zengin olma hırsı. Mevki ve makam. Tembellik ve yorgunluk hissi. Küsgünlük ve dargınlık. Ve şeytan… Bunlar tevhit yolunun üzerinde bulunan yol kesicilerdir. Bunlar tebliğe engel ya da mazeret olursa, o kimseleri Peygamberimiz (sav) şöyle uyarmaktadır: “Bir yerin halkı farz-ı muhal peygamberlerin ibadetlerini bile yapsalar, iyiliği emr ve kötülüğü nehyetmedikleri takdirde, Allah Teâlâ onları cezalandırır.” Öyleyse, senin önüne mazeret olarak çıkarılanlara iyi bak! Bil ki! En çok mazeret sunanlar münafıklardır. 

Ey Kardeşim!

Tebliğ en hayırlı müminin vasfıdır. Bu konuda vahiy şöyle buyurmaktadır: “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve İslam”a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah”a iman edersiniz.”(2/110) Tebliğin yapılmadığı bir dünyayı ise efendimiz (sav) şöyle tanımlamaktadır: “Allah’a yemin ederim, ya iyiliği emr ve kötülüğü nehye deresiniz, ya da Allah Teâlâ ceza olarak size zalimleri musallat eder ve bu zalimler ne büyüklerinize saygı duyar, ne de küçüklerinize acıyıp merhamet ederler. Bunlara beddua etseniz, bedduanız kabul edilmez; onlara karşı yardım isteseniz, size yardım edilmez.” Sen ümmet bilincini taşı ve tercihini bir tebliğci olarak hayırlılardan yana yap ki kurtuluşa erenlerden olasın.