Ey Kardeşim!

Ölümün doğum kadar doğal olduğunu bilmelisin. Her ikisi de ilahi bir emir çerçevesinde gerçekleşmektedir. Ancak doğuma hazırlık senin elinde değilse de ölüme hazırlık senin elindedir. Hikmet ehlinin “düğün gecesi” olarak değerlendirdiği o güne hazırlıklı ol. Ve o günü düğün gecesi haline getirecek olan kalbini, düşünceni ve amelini (davranış biçimini) İslami boyutta hazırla. Unutma ki, “her canlı ölümü tadacaktır.”

Ey Kardeşim!

Ölümü anlamak hayatı anlamaktır. Yani yaşamın farkında olmaktır. Kişinin haddini bilmesidir. Ölümün bilincinde olmak; Allah’ın (cc) “Hayy(diri), Kayyum(varlığı daim) ve la yemut (ölümsüz)” ibadete ve itaate layık bir ilah olduğunu kabul etmektir. Öyleyse sen Allah’a (cc) kullukta ve ibadet de devamlı olmalısın. Allah’tan (cc) başka ilahlık ve rablık iddia eden, tağutlaşan bütün varlıklardan uzak durmalısın.

Ey Kardeşim!

Ölümü hatırla ve sık sık düşün. Çünkü peygamberimiz (sav) “ölümü düşünmeyen bir kimsenin ibadet ve taatında hayır yoktur” buyurmuştur. Bil ki ölümü düşünmek ve anlamak insanı şirkten, riyadan ve putlaştırılmış hayattan uzak kılar. Unutma ki, ehli hal “ölüm düşüncesi, bir saat kalbi terk ederse, kalp bozulur” demişlerdir. Sen kalbini diri ve mutmain tutmaya bak.

Ey Kardeşim!

“Kendisinden kaçıp firar ettiğiniz ölüm kesinlikle sizi bulur.” İlahi hitabını iyi tefekkür et. Ondan kaçış olmadığını nefsine kabul ettir. İlim, zikir ve aşk meclislerinde bulunmaya gayret et. Ve İslamı öyle yaşa ki öldüğün zaman arkandan bu insan Müslüman’ca yaşadı ve Müslüman olarak can verdi desinler. Hem melekler hem de insanlar.

Ey Kardeşim!

Müslüman idealist insandır. Her şeyin en güzelini elde etmeye çalışır. Ölümün güzelini de. Tevhid üzere, aşk içere ayakta ölmek güzel ölümün kendisidir. Ayakta ölmek; düşünsel, ibadet, fiziksel ve iyiliği emredip kötülükten nehy ederken İslami mücadele içerisinde ölümü karşılamaktır. Kefenini sandığa koyup “ihtiyar develer” gibi yatakta ölmeyi beklemek idealize edilen ölüm olamaz. İhmal etme tercihini yap.

Ey Kardeşim!

Ölümün kolay olması, senin hayatı değerlendirmene bağlıdır. Yaşarken Allah’ı (cc) unutanı yani İslami ilkelere göre düşünmeyen ve yaşmayanı, Allah’da (cc) ölürken ve kıyamet günü unutur. Ona rahmet nazarıyla bakmaz. Sen vefat anında yanında şeytanı değilde rahmet meleklerini bulmak istiyorsan Kur’an ve sünnet çerçevesinde bir dünya kur. Unutma ki nasıl yatarsan öyle kalkar ve nasıl yaşarsan öyle ölürsün. Sen Müslüman olarak can ver.

Ey Kardeşim!

Nuh (as) kavmi arasında dokuz yüz elli yıl kalmıştır. Ve Tufan olayından sonra üç yüz elli yıl daha yaşadığı rivayet edilir. Nuh’un (as) vefatı yaklaştığında kendisine: “Ey Ebul beşer ve ey uzun ömürlü, dünyayı nasıl bulmuştun diye soruldu. Nuh (as): “Onu, iki kapılı bir ev gibi buldum. Bir kapısından girdim, diğer kapısından çıktım!” demiştir. Nuh peygamber, kamıştan bir kulübe edinmiş, “keşke, bundan daha sağlam bir ev yapsaydın? “ denilince: “Ölecek bir kimse için, bu bile çok!” demiştir. Şimdi sen ey kardeşim bir tefekküre dal ve kendini murakabe (otokontrol) et. Nefsine ve şeytana fırsat verme.